BAAK Astronomi Kulübü
Cem Özkan, Sedat Gökmenoğlu
- Türkiye Bilim ve Teknoloji Merkezleri (TÜBİTEM) Konferansı 11-12 Eylül 2019 tarihinde Kayseri Büyükşehir Belediyesi´nin ev sahipliğinde Kadir Has Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Bizler Konferansa, BAAK Astronomi Kulübünün temsilcileri olarak Bursa’dan katıldık. Bu seneki teması Bilim Merkezleri ve Okul Dışı Öğrenme olan Konferansı dikkatli bir şekilde takip edip, tespit ve yorumlarımızı kamuoyu ile paylaşmayı görev bildik. İki gün süren Konferansta toplam 5 oturumda 19 bildiri sunuldu ve 3 de davetli konuşmacı vardı. Ayrıca çeşitli bilim deney aktiviteleri ve gelişen popüler bilim sektöründen firmaların açtıkları stantlarla Konferansın zenginleştirilmesinin amaçladığı anlaşıldı. Aşağıda konferans sunumlarında dikkat çeken hususlardan aldığımız notları paylaşıyor:
Konferans, Kayseri Belediye Başkan Vekili Hasan Nuri Kuş’un açılış konuşması ile başladı. Kayserinin en planlı, alt yapısı en kuvvetli kent olduğunu, aynı becerinin bilim altyapısı için de sağlanacağını söyledi ve Kayseri’nin bilime en yatkın kent olduğunu iddia etti. Kayseri Bilim Merkezi’nin rutin faaliyetlerini övgü ile anlatan Vekil, ayrıca Yamula bölgesindeki kazı çalışmalarında 7,5 milyon yıllık olduğu belirlenen fosilleri Bilim Merkezi´nde 7 aydır sergilendiklerini belirtti. Bilim Akademisi adı altında tüm okul seviyelerinde öğretmen ve öğrencilere düzenli eğitimler verdiklerini ve şimdi hedeflerinin Çocuk Üniversitesi olduğunu ifade etti. Ayrıca bir hayırseverin katkısı ile ikinci bilim sanat merkezinin açmayı planladıklarını ekledi.
Değerlendirmek gerekirse gerçekten Kayseri’de geniş caddeler, düzenli yapılaşma dikkat çekiyor, bunun endüstrileşen bir kente nasıl sağlanabildiği gerçekten ilginç görünüyor. Fakat tarihi eserler dışında özgün bir mimari göze çarpmıyor. Ayrıca Konferansa iki gün boyunca Belediye Başkanının gelmemesi de bilime verilen önemle pek bağdaşmadı. Diğer yandan ciddi organizasyon sorunları yaşandı. Örneğin programda yemek verileceği belirtilmiş olmasına rağmen beş yüzün üzerinde olan katılımcıya yemek diye hamur bir sandviç verilmesi ve benzer tutumlar, katılımcılar arasında Kayserililer pinti olur esprisinin yapılmasına neden oldu.
Daha sonra kürsüye çıkan TÜBİTAK Başkanı Prof Dr Hasan Mandal, kurumunun bilim merkezleri programını anlattı, özetle; halen TÜBİTAK’a bağlı 6 merkezin aktif olduğunu, 4 tanesininin de yapım sürecinde bulunduğunu, TÜBİTEM Konferanslarının 4.sünün Kocaelinde yapılacağını belirtti. Bilim merkezleri gelişim sürecinin tepeden yönetilen bir uygulama gibi görülmemesi gerektiğini, sürecin tabandan gelen isteklerle şekillendiğini iddia etti. Uluslararası rekabette ülkelerin girişimcilik ve inovasyon gibi ekonomik etki değeri yüksek üretme becerilerine sahip olmaları gerektiğini, bunun için de bireylerin eğitilmesi, bu bağlamda insana yatırım yapılması, yani nitelikli bilginin üretilmesi için nitelikli insan kaynağının geliştirilmesi gerektiğini açıkladı. Bunun da bilim ve teknoloji farkındalığı olmadan olmayacağını belirterek, okul dışı eğitim ortamlarının bu yön beceri eğitiminde iyi araçlar olduğuna değinen Başkan,bilim merkezlerinin bu anlamdaki önemine vurgu yaptı.
Hasan Mandal, bilim toplum faaliyetlerine ne kadar doğru ve anlamlı yatırım yaparsak gelecekteki hedeflerimize ulaşma noktasında da başarılı olacağımızı belirterek TÜBİTAK ın bu bağlamdaki programlarını açıkladı. 4003 programı ile bilim merkezlerinin kurulmasını desteklediklerini, kurulan bilim merkezlerindeki toplam ziyaretçi sayısının 5.000.000’u aştığını, 4006 programı ile bilim fuarlarında 10.000 farklı okulda 750.000 öğrencinin proje yapmasına katkı verdiklerini belirtti. Bu rakamların heyecan verici olduğunu ve kendilerine sorumluluk verdiğini anlattı. 3T Vakfı ile birlikte Deneyap Atölyeleri kapsamında 81 ilde 100 atölye kurup, seçilen gençlere 36 ay eğitim vereceklerini, yine aynı vakıfla bilim merkezlerinin ihtiyacı olan sergi üretimi yerlileştirilmesi için 1511 programı kapsamında teşvikler verildiğini ve yeni çağrılar yapılacağını ifade etti. 3T Vakfı ile birlikte İstanbul’da 17-22 Eylül tarihleri arasında 1.000.000 bilim meraklısının katılımı ile gerçekleşmesi hedeflenen Teknofestten söz etti. 2020 yılında Kimya Olimpiyatlarının Türkiye’de yapılacağını ekledi. Yaptıkları bilim toplum etkinliklerini bilgi üretmek için bilim teknoloji seferberliği olarak isimlendirdi.
Daha sonra Prof Dr Mustafa Sami Topçu, 21.yy becerileri ve okul dışı öğrenme ilişkisini işlediği sunumunu gerçekleştirdi. Bizde öğretimin bilgi düzeyinde kaldığını, üst düzey düşünme becerilerinin kazandırılamadığını açıkladı. PISA sınavına dair raporlar incelendiğinde, okul dışı öğrenme zamanlarına bakıldığında yurdumuza ait sonuçların diğer ülkelerinkinden çok daha fazla olduğunu fakat buna rağmen sınav başarısının düşük kaldığını ifade etti. Diğer ülke sonuçları incelendiğinde okul dışı öğrenme süreleri arttığında sınav başarısı artarken Türkiye’de tam aksine, ters korelasyon bulunduğunu açıkladı. Bu sonuç irdelendiğinde bizde okul dışı sürelerin çok fazla olmasının arkasında evde ve dershaneden geçirilen sınav hazırlık zamanlarını olduğu anlaşılıyor. Oysa diğer ülkelerde okul dışı öğrenmelerden anlaşılan bilim merkezleri, müzeler, botanik parklar vd öğrenme ortamlarında geçirilen zamanlar olduğu fark ediliyor. Finlandiya örneğine yer vererek okul eğitimlerinin okul dışı öğrenme ortamları ile entegre olduğu anlattı. Topçu, Uzak Doğu ülkelerinin PİSA sınavlarındaki yükselişinin batı tarafından kaygı ile izlendiğini, tedbir olarak endüstrinin ihtiyacı olan insan kaynağının hangi becerilerle donanık olması gerektiğini 21.yy Becerileri adı ile yayınlayarak eğitim sistemine hedefler oluşturdukları anlamında açıklamalar yaptı. Bizim eğitim sistemimizin rutin problemlerin başarı ile üstesinden gelen öğrenciler yetiştirdiğini ancak çocuklarımızın sıra dışı problemlerde başarı gösteremediklerini, okul bilgisini günlük yaşama transfer edemediklerini anlattı. .
Yazar Şermin Yaşar, bilim merkezlerinde Çocuklarla İletişim isimli konuşmasında, yazarlığının püf noktaların anlatarak başladı konuşmasına. İyi bir gözlemci olduğunu ve verilenin ötesini düşünmesi ile yazı kurgularını oluşturduğunu belirtti. Örneğin protez bacak kullanan birinin vefatının anlatıldığı bir sohbette merhumun bir parçası olan o protez bacağa ne yapıldığını merak etmenin yaratıcılığının kaynağı olduğunu, bu sohbetten sonra “Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu” öyküsünü yazdığını açıkladı. Çocuklarla iletişimimize bakmadan önce kültürümüzde çocukluk çağını aşağılayan birçok deyim olduğuna “çocukluk etme” “çocuk gibi” vb örneklerle vurgu yaptı. Yaşar, daha sonra son zamanlarda AVM lerde bilim aktiviteleri yapıldığını belirterek, bilim için böyle yapay ortamların gerekli olmadığını, bilimin aslında hayatın içinde olduğunu ve dünyanın en büyük bilim merkezinin sokaklar, parklar, bahçeler ve evlerimiz olduğunu etkili bir şekilde anlatı. Örneğin, ağaçlar yaşayan bilim merkezleridir. Kuşların neden elektriğe çarpılmadıklarını prizlerin nasıl tehlikeli olabileceğine bağlayarak anlattı. Bir çiğ damlasından hareketle anlatılacak çok şey bulunduğunu, salatanın çiçeğinden çiçeği burnunda deyimine, kabak çiçeğinden kabak çiçeği gibi açıldı deyimine, kabaktan kabak tadı verdi deyimine kadar çevremiz ve kültürümüzün bilimi çocuklara anlatmak için fazlasıyla zengin olduğunu anlattı. Şemsi Paşa Camiine halk arasında Kuşkonmaz Cami denilmesinin hakim rüzgar yönü ilişkisinin anlatılması gibi bilimin anlatılacağı çevremizde birçok kaynaklar olduğunu ifade etti. Ama maalesef tam tersine bir kültür esintisi var; örneğin ağaçlara tırmanma düşersin uyarısı ile korkutularak doğal hayat yasaklanırken AVM’lerin teşvik edildiğini açıkladı.
Kayseri Bilim Merkezinden Mahir Demir, Eğitim Programları Uygulamaları başlıklı konuşmasında, köyleri kasabaları ziyaret ettiklerini, burada etkinlikler yaptıklarını, mikroskoba ilk defa bakan çocukların heyecanından çok etkilendiklerini belirti. Üniversitede topluma hizmet dersi bağlamında okullarla protokoller yapılarak üniversite öğrencilerinin Merkeze sağladıkları katkıları ve öğrencilerin kazanımlarını anlattı, öyle ki ders zorunluluğu bittiği halde merkezden ayrılmayan üniversite öğrencilerini varlığını memnuniyetle ifade etti.
ODTÜ’den Prof Dr Erdinç Çakıroğlu STEM/STEAM Eğitimi ve Bilim Merkezleri isimli konuşmasında STEM konusunun disiplinler arası yönüne vurgu yaparak, ABD’nin uzak doğunun yükselişi karşısında panik içinde olduğunu, STEM konusundaki eğitim girişimlerinin arkasında bu gerçeğin bulunduğunu fakat STEM içeriklerini o ülkenin yapısına uygun olarak yaygınlaştığını, STEM kavramlarına itiraz etmeden fakat kendi ülkemizin ihtiyaçlarını dikkate alarak içeriklendirilmesi gerektiğini açıkladı. Öğretmenin bilgi yüklemesine dayalı eğitimde sınav başarısının kolay olduğunu, ancak üst düzey soruların çözümü noktasında bir katkısının olmadığını belirterek öğrencinin ne bildiğinin değil ne kadar kullanabildiğinin değerli olduğunu anlattı. Ayrıca kodlama ve programlamanın ayrı kavramlar olduğunu, bundan başka ders içi/ders dışı/okul dışı kavramlarının farkına dikkat çekti.
Bir transfer ofisinde çalışan Yeliz Erkoç Kök, ulusal ve uluslararası ne gibi bilim festivallerinin bulunduğunu anlatan bir sunu yaptı. Bilimin Olimpos’unda halk bilimin şöhretleri ile bir araya gelmekte olduğunu, EUSCEA etkinliğinde halkın bilim merakanın artırılmasının amaçlandığını, NIGHT etkinliğinin ise Eylül’ün son cuması tek gecelik bir etkinlik olduğunu anlattı. ESOF etkinliğinin 400’den fazla gazeteci olmak üzere, 4000 in üzerinde katılımcı ile gerçekleştirildiğini, Menchester Science festivali varlığını açıkladı. Ayrıca USIMP Ulusal Patent ve Ünv.Sanayi İşbirliği Kongresinin 27-28 Kasım 2019 da gerçekleştirileceğini belirtti.
Hacettepe Üniversitesinden Doç Dr Meral Hakverdi, sanal müzeler ve Alfa Kuşağı hakkındaki sunumunda, bu kuşak çocukların teknolojinin içine doğduklarını belirterek bu çocukların bebekliklerinde ekran bebek bakıcıları olan ilk nesil olduklarını anlattı. Bu çocuklar konuşmadan önce ekran kullanmayı öğrendiklerini belirtti. Alfa kuşağının dokunmaya karşı çok duyarlı olduğu yönündeki açıklamalarına ise anlam veremedik. Eğitim sisteminin bu kuşağın özelliklerini dikkate alarak düzenlenebileceği yönünde açıklamalar yaptı.
TÜBİTAK’tan Dr Bülent Gözcelioğlu Antartika’ya giden Türk ekibinin kısa öyküsünü anlatarak oradaki zor yaşam koşullarına değinerek, dünyanın en soğuk ve kuru yeri olduğunu ve rüzgarın hızının saatte 320 kmyi bulabildiği bir yer olduğunu açıkladı. 2-3 yıl içinde Türk Ekibi olarak kalıcı bir bina yapacaklarını belirterek bu koşullarda çalışacak meraklı gençleri kazanmak gerektiğini, bu amaçla oradaki deneyimleri anlatan bir sergi hazırladıklarını, gençleri özendirmek istediklerini anlattı. Ayrıca deneyimlerinden çeşitli fotoğraflar göstermiştir.
ODTÜ den Doç Dr Pınar Kaygan, tasarım odaklı düşünme konusunda yaptığı sunumda bu tür düşünmenin eğitimle her insana kazandırılabileceğini, geleneksel düşünme yönteminden farklı olarak bir problem karşısında çok yönlü sorgulamayı, denemeyi ve hatadan öğrenmeyi gerektirdiğini anlattı. Şöyle bir sıralama verilebileceğini belirtti: empati (ihtiyacı belirle) tanımla fikir üret prototip geliştir test et. Tasarım odaklı düşünmenin STEM yaklaşımı ile birçok yönden örtüştüğüne değindi.
Sergi düzenek üretici bir firma yöneticisi Tugay Güzel, sergi üretimini yerlileşmesinde kendilerine fırsat verilmesinin yerindeliğini, yaptıkları çözümleri anlatarak sunumu boyunca bir gurur sergiledi, fakat bir katılımcının sergi tasarımlarının kime ait olduğu sorusuna verdiği cavapta tasarımın yurt dışı firmalara ait olduğunu, kendilerinin yalnızca bunları ürettiklerini belirtmesi bu gururun biraz abartılı olduğunu düşündürdü. Sergi tasarımlarına dünyanın parasının ödendiği dikkate alındığında yerlileşmenin hiç de kolay bir süreç olmadığı anlaşılıyor. Diğer yandan Güzel, Antalya Bİlim Merkezi sergi tasarımların bir yerli firma tarafından yapıldığı ekledi.
Ankara Üniversitesinden Toprak Bilim Okulu örneğini anlatan Prof Dr Sevinç Arcak 12 yıldır TÜBİTAK’tan destek alarak çocuklara, gençlere toprağı öğrettiklerini, böylece eğitim alan çocuklara deneylerle toprağı tanıma ve koruma bilincinin kazandırıldığını açıkladı. Ayrıca müfredat incelendiğinde toprağın ne olduğunun kağıt üstünden anlaşılmasının zorluğuna değindi.
Konya Bilim Merkezinden Mehmet Ali Tulukçu Konya’da BİSTLAB adı ile kent insanına ve çocuklara finansal okuryazarlık kazandırmak amacı ile Bilim Merkezi ile ile Borsa İstanbul işbirliğinde bir eğitim modeli geliştirdiklerini, bilim merkezi ile bu gibi doğrudan fen olmayan bir alanda bir öğrenme organizasyonu geliştirerek toplum bilim anlayışında fark yarattıklarını anlattı. Finansal farkındalığın önemini Borsadan istatistikler vererek anlattı. BİSTLAB da lise öğrencilerine finansal okuryazarlık, üniversite öğrencilerine borsa eğitimler verdiklerini belirtti.
Türkiye Teknoloji Takımı Vakıf Müdürü Ömer Kökçam Vakfın projelerinden bahsederek, Deneyap Atölye’lerinde eğitecekleri gençlerle 2023 yılına dek 1001 tane katma değerli proje geliştirmek istediklerini anlattı. Böylece bir dip dalga olarak yerlileştirmeyi sağlamak istediklerini belirti. Bir katılımcı gençlere verecekleri bu eğitimlerin yerli mi yoksa yurt dışından birtakım eğitim modüllerinin tercüme edilmesi ile mi sağlandığını sorduğunda ise Kökçam, bunların özel bir Türk eğitici ekibinin çalışması ile eğitim içerikleri ve materyallerinin belirlendiğini açıkladı. Diğer yandan Teknofest etkinliğinin TÜBİTAK’la birlikte yapıldığını ve bir milyon katılımcıyı hedeflediklerini detaylarını vererek anlattı. Diğer yandan yerlileştirme bağlamında yerli Arduino Kart denilebilecek yeni bir kartın da üretimi için bir ihalenin söz konusu olduğunu belirtti.
Davetli konuşmacı İstanbul Üniversitesinden Prof Dr Talat Saygaç (talat.saygac@gmail.com) güzel bir fon müziği eşliğinde bir şiir dinletisi edasında etkili bir sunum yaptı. Küçücük ikramlarda bile karşımızdakine teşekkürü esirgemezken, bizler içinde bulunduğumuz şu muazzam büyükükteki evreni algıladığımızda kime nasıl teşekkür etmeliyiz teması ile yaptı sunumunu. “Güneşimizin Samanyolu çevresinde bir turunu 250 milyon yılda tamamladığını bilen, evrenin sicim yapısını resmedebilen, buna baktığımızda beynin nöron ağlarına benzerliğini fark edebilen yani 13,8 milyar yaşındaki evrenimizi tüm muhteşemliği ile algılayabilen insan, bunun için kime teşekkür etmeli?” diye sorarak astronominin insanın değerler dünyasını da şekillendirmede önemini işaret etti.
1957 yılında Spotnik’in bip sesi, ardından Gagarin’in uzaya çıkması ve 1969 yılında Ay’a yolculuk, o gün bizdeki gazetelerin haber başlığı “gittiler ve döndüler” şeklinde, nasıl bu kadar sığ olabildiğine şaşırmamız gerektiği anlamında Türkün uzay algısına dikkatimizi çekti. Bu algı o gün öyle idi bugün farklı mı? 1974 de astronomi dersi liselerden kaldırılıyor, yıl 2019 ders halen zorunlu hale getirilebilmiş değil. Değişen çok fazla bir şey yok. Ama ABD, Uzay Kuvvetleri Komutanlığını yakın bir zamanda kurdu, bizi tepemizden kim olduğumuzu seçecek denli yüksek çözünürlükle izleyebiliyorlar, belki biz çok geç kalmış olabiliriz. Ama halen bir fırsat da olabilir. Bilim merkezleri bu açıdan bir araç olabilir. Her şeyi başarabileceğimiz belirten Talat Hoca Beyazıt Kulesi yanında okul alanlarında kendi olanakları ile Kule’nin dibinde 4K bir planetaryum kurduklarını tasarımını dahi kendilerinin yaptıklarını belirterek bunların yapılabileceğini belirterek bizleri cesaretlendirdi. Planetaryum yapımında ECA’nın tek sponsor olduğunu belirterek herkesi buraya davet ettiğini açıkladı.
ODTÜ Bilim Merkezi Yöneticisi Doç Dr Yunus Kalay bilim iletişim çalışmalarını anlattı, Bilimin Ev Hali, Bilim Kafe ve Nobelli Hocalar Ders Anlatıyor gibi özgün projeleri hayata geçirdiklerini belirtiyor. Yazdıkları projelerle AB fonlarından çok güzel kaynaklar aldıklarını bu kaynakları halka bilimi anlatmakta kullandıklarını belirti. BAAK Astronomi Kulübü katılımcıları söz alarak Bursa’ya davet etmeleri durumunda Bilim Kafeyi Bursaya getirip getiteremeyeceklerini sorduğunda, Kalay Hoca, memnuniyetle geleceklerini belirtmiştir. Ayrıca Hoca, Batıdaki üniversitelerdeki gibi üniversite web sayfalarının da bilim iletişimi için iyi birer araç olabileceğini belirterek popüler bilim gelişmelerini üniversite web sayfalarında yayımlanmasını önermiştir.
Kayseri Bilim Merkezinin devamlı ziyaretçilerinden Emel Karabulut, ailecek bilime ve Bilim Merkezine olan tutkularını anlattı, birlikte sahneye çıktıkları liseye giden oğlu ve üniversiteye giden oğlu ve kızı da söz alarak duygu ve düşüncelerini paylaştı. Emel Hanım ailecek TV de dizileri izlemeyi veya AVM’lere gitmeyi sevmediklerini, kendileri için en iyi mekanın Bilim Merkezi olduğunu belirtti ve diğer merkezleri de gezmek istediklerini anlattı.